Yazdır
Kategori: Seyahatname
Gösterim: 21040

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Glasgow'dan Ramallah'a Bir Erasmus Dönemi

Viyana Teknik Üniversitesi'nin bir öğrencisi olmak demek sıkı çalışmak demek!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öğrenciler genelde maddi imkansızlıklar nedeniyle seyahat edememekten yakınırlar. Halbuki seyahat etmek için en önemli olay paradan çok iş hayatının yoğunluğuna boğulmuş insanlara oranla öğrencilerde daha fazla olan zamandır. "Öğrenci olmak seyahat etmeye bir engel değil tam aksine bir sebeptir" cümlesinin kanıtı olan birazdan okuyacakların, üniversite öğrencilerine sunulan Erasmus programından yararlanarak yaptığım seyahatin kısa bir özetidir.

 

Erasmus’u İskoçya’nın Glasgow şehrinde geçireceğimden, ömrü hayatında kilo almamış cılız cüzdanımın normalinden biraz daha toplu olması gerektiğinin sinyallerini daha önce yapmış olduğum Londra gezisinde almıştım. İşte bu nedenden dolayı Erasmus’a gitmeden son bir kaç ayın neredeyse tamamını iş yerinde, neyin kafasına sahip olduğunu bilmeyen uçuk mimarların iflah olmayan lüzumsuz fantazilerinin statik hesaplarını yapmakla geçirerek, kendimi maddi olarak da yollarda mutlu olmaya hazırlamıştım.

İyi bir seyyahın hiçbir zaman gideceği yere direkt gitmeyeceğini ve de en önemlisi gittiği aynı yoldan dönmemesi gerektiğini göz önünde bulunduraraktan bir rota çizmiş ve tabiri caizse sudan ucuz biletlerle yolculuğum başlamıştı artık. Bu benim için öyle bir gezi oldu ki, hayatımdaki ilkler arasında çoktan yerini almıştı bile.

Berlin

Bu rota sayesinde yolculuğumun başlangıç noktası olan Viyana'dan 39€'luk bir tren biletiyle Berlin'e gelmiş, burada Berlin’in küçük İstanbul’u olarak anılan Kreuzberg’de 39° ateşle -15° soğuktan kaçmak için girdiğim bir Türk pastanesinde tanıştığım arkadaşlarla ağırlık noktası İstanbul hasreti olan güzel sohbetler yapmıştım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Oslo

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Berlin'den 40€'luk bir uçak biletiyle Breivik’le tanışmasına beş kaldığından habersiz, huzurlu ve sakin bir şehir olan Oslo’ya gelmiş, burada martıları besleyen bir teyzenin o anını fotoğraf makinemle ölümsüzleştirmiştim. 

(Oslo hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.) 

 Dublin

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Oslo'dan 50€'luk bir uçak biletiyle bir sonraki ve İskoçya’ya varmadan son durağım olan İrlanda’ya gelmiş, burada kendisi de Bristol'da benim gibi Erasmus öğrencisi olan okul arkadaşım Eren'le buluşarak beraber şehri gezmiştik. Kendisi Bristol'a geri döndükten sonra ise önceden beraber katıldığımız ücretsiz şehir turu esnasında tanıştığımız Avustralyalı arkadaşlarla güzel vakit geçirmiştim.

Glasgow

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dublin'den 10€'luk bir uçak biletiyle bir dönem misafir öğrenci olarak kaldığım Glasgow’a gelmiş, burada geçirdiğim süre zarfında ise etek giyen ama frikik vermeyen ve en sevdikleri eğlenceleri kafaları kıyakken birbirlerinin kafasında şişe patlatmak olan 'holigan' İskoç gençlerinin yaşamlarını uzun süre gözlemleme şansına sahip olmuş ve hatta bu eteklerden bir tane de ben giyerek hatıra fotoğraflarımın arasına bir de etekli bir fotoğrafımı eklemiştim.

(İskoçya hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.)

Jamaa El Fna/Marakeş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Glasgow'da kaldığım yurtta kiralar haftalık ödendiğinden, yurt müdürlüğüne baş vurarak bir süreliğine yurttan çıkmak istediğimi söyledim. Kendileri bana geri döndüğümde şayet boş oda olduğu takdirde yeniden oda verebileceklerini söyleyince kumar oynamaktan başka çare kalmadığını anlayıp odayı geri verdim. Böylece burada kira ödemek ve diğer şeylere para harcamak yerine güzel bir tatil yapmak niyetiyle Paskalya tatilinde insanı canından bezdiren İskoç havasından kaçmak ve kabında durmaktan çerçeveleri paslanmaya yüz tutmuş güneş gözlüğümü tekrar aktif hale getirebilmek amacıyla 35€‘luk bir biletle kendimi güneyde, Fas‘ın güzel şehri Marakeş’in Kıyamet Meydanı'nda hayatımda ilk defa bir Kobra yılanıyla bu kadar haşır neşir olmuş vaziyette bulduktan sonra Marakeş’in eski şehri Medina’nın daracık sokaklarında kaybolmuştum. (Marakeş hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.) 

2. Hasan Camii / Kazablanka / Fas

 Bizlere filmlerden tanıdık gelen Fas’ın Kazablanka şehrinde bulunan dünyanın en yüksek mabedi olan Hassan II.'nin bodrum katında bulunan Türk hamamında ilk turist kafilesinin ayak sesleri duyulana kadar 20 dakika kafa dinleme şansına sahip olmuş ve çıkışta dalgakıranların üzerinde oturarak okyanus havasını ciğerlerime çekmiştim. (Hassan II. hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gonzalo

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kazablanka'dan 21€‘luk bir uçak biletiyle ulaştığım Madrid’te, bir zamanlar Viyana’da aynı evi paylaştığım İspanyol arkadaşımın Viyana’da misafir ettiğimiz anne ve babasının hazırladıkları enfes bir öğle yemeğini mideye indirmiş ve daha sonra da 5 kelime yabancı dile sahip ve dolayısıyla aynı dili konuşamadığımız lakin aynı duyguları paylaştığımız babasının rehberliğinde İspanyol hükümetinin Cambridge gibi bir üniversite şehri yapmaya niyetlendiği ancak bu olayı parasızlıktan dolayı bir türlü nihayete erdiremediği şirin şehir Alcala’yı da gezmiştim..

Tallinn / Estonya

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İspanya dönüşü tekrar geldiğim İskoçya’da başkent Edinburgh’u karış karış gezdikten sonra 9€‘luk bir uçak biletiyle Baltıklar’a, Estonya’nın başkenti Tallin’e giderek Güllüoğlu Baklavacısı’nda tanıştığım Ümit ve Ahmet abiyle güzel sohbetler etmiştim.

Baltık Denizi (01.04.2011)

 

45€ ödemek yerine limanda müşteri bekleyen kara borsacılardan aldığım 10€‘luk biletle Finlandiya’nın başkenti Helsinki’ye gitmek üzere atlamaya niyetlendiğim feribottan tamamiyle buz tutmuş Baltık Denizi’ni görünce birilerinin bana bunun '1 Nisan' şakası olduğunu söylemesini beklemiş ama öyle olmadığını ise kısa zaman sonra anlamıştım. Baltıklar’dan tekrar Glasgow’a dönerek, bitmesine iki hafta kalan sınavlara hazırlık dönemine aklım yollarda bir vaziyette de olsa fiilen başlamıştım artık.

Vilniüs / Litvanya

Akşam saatlerinde yaptığım son sınavın ardından kendimi ertesi sabahın ilk ışıklarında yarım kalan Baltıklar turunu tamamlamak üzere 10€‘luk bir biletle Edinburgh’dan Kaunas’a giden uçakta bulmuş ve Baltıklar’ın küçük ve sakin şehri Vilnius’a gelerek meydanlık bir alanda bizdeki Fener-Galata derbisine denk gelen Vilnius-Kaunas basket maçını seyretmiştim. Buradan gittiğim Baltıkların en büyük şehri Riga’da tanıştığım ve yine benim gibi Erasmus öğrencisi olarak buraya gelen İzmirli arkadaşımla felekten bir gece çalmıştım..

Amman / Ürdün

Artık güneye inmenin vakti geldiğini anlamış ve rotayı 98€’ya aldığım biletle güneye, Ürdün’ün başkenti Amman’a çevirmiştim. Sonunda Orta Doğu’daydım; her an her şeyin mümkün olduğu yerde. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen diğer sırtçantalı gençlerden yollarda her geçen gün daha fazlasıyla tanışarak ve onlarla yol arkadaşlığı yaparken yolculuk daha da zevkli bir hal almaya başlamıştı..

Petra / Ürdün

55€ rekor bir giriş ücreti ödeyerek kendisiyle tanışma şerefine nail olduğum Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olan Petra’da şurası neresi burası neresi diye gezinirken dikkatsizliğim sonucu kaybolup aç susuz dönüş yolunu aramıştım saatlerce.

Vadi Rum / Ürdün

Rum Vadisi'nde bu güzelliğe daha fazla dayanamayarak bir tepenin üzerinden kendimi yuvarlanarak aşağıya bırakmış ve bunun sonucunda yaklaşık 20 ülkede yol arkadaşlığımı yapmış olan kameramın tıka basa kumla dolmasına sebep olarak hakkın rahmetine teslim etmiştim.

Buradan Ürdün'ün Kızıl Deniz kıyısında bulunan Akabe şehrine gelmiş ve dünyanın en güzel dalış yerlerinden biri olarak kabul edilen Kızıl Deniz’in su altı güzelliklerini çok derinlere dalamasam da ödünç aldığım palet ve dalış gözlüğüyle keşfetmeye çalıştığım bir anda elime batan deniz kestanesi dikenini üzerinde sigara söndürerek çıkarmıştım.

Yafa / Tel Aviv

Uzun bir güvenlik sorgusunun ardından girdiğim İsrail’in güneyinde bulunan Eilat şehrinden yaklaşık 5 saat süren bir otobüs yolculuğu sonrası ulaştığım başkent Tel Aviv’in güzel plajlarında Türk olduğumu öğrenince meraklı bir şekilde bana sorular yönelten İsrailli gençlerle sohbet ederek evlerine davet edilmiş ve yeri işaret ederek, 'burası benim ülkem' diyen lüks bir döner restoranı sahibi bir Filistinliyle de tanışarak soğuk bir bardak limonata davetini geri çevirmemiştim.

(Henüz hangi fotoğraf makinesini alacağıma karar veremediğimden, Tel Aviv'de karşılaştığım genç bir çifte fotoğrafımı çekip e-posta ile göndermelerini rica ettim. Beni kırmadıkları için kendilerine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Aksi takdirde buradan bir hatıra fotoğrafım olamayacaktı.)

(İsrail hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.) 

Kubbet-üs-Sahra / Kudüs

Daha sonra tüm büyük dinler için kutsal sayılan şehir Kudüs’e varmış, televizyonlarda sık sık görmeye alıştığımız Mescid-i Aksa’da ibadet etmiş, güvenlik nedeniyle dua üzerine dua okuyarak girebildiğim Kubbet-üs Sahra’nın yanında çocuklarla top oynarak o manevi duyguyu farklı bir hale bürüme şansına sahip olmuştum.

Kudüs'te hangi kamerayı alayım diye düşünürken Ürdün'de kaldığım bir hostelde tanıştığım bir İspanyolun tavsiyesi üzerine pek de fazla kalmayan paramın büyük bir kısmına kıyarak almış olduğum fotoğraf makinemle zamanla daha da ilgimi çekmeyi başaran fotoğraf sanatıyla da yakından tanışmış olmuştum.

Geceleyin herkesler uyuduktan sonra fotoğraf çekmek maksadıyla Kudüs’ün eski şehrinin o daracık ara sokaklarına dalmış ve İsrail askerlerinden otelime dönerek uyumam tavsiyesini almış lâkin geri döner gibi yaparak bu güzelliği keşfetmeye devam etmiştim. Aldığım ikinci bir uyarıdan sonra da bir güzel kaldığım hostelin yolunu tutmuştum.

(Kudüs hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.)

Ölü Deniz, Ürdün (Dead Sea, Jordan)

Üçte biri tuzdan oluşan ve İsrail Ürdün sınırı ortasından geçen Ölü Deniz’in Ürdün tarafında nasıl da batmadan su yüzeyinde kaldığıma hayretler içinde şahit olmuş ve gözüme kaçan tek damladan sonra 'Yandım Allah Yandım, Yandırma Beni' türküsünü Arapça olarak da söyleyebildiğimin farkına varmıştım.

Başkent Amman'dan bindiğim dolmuş taksiyle, son zamanlar kapitalist devletlerin yanında yer alarak düşman olduğumuz Suriye sınırından geçmek isterken görevli sınır memuru tarafından Türk olduğum için geri çevrilmiş, başta taksi şoförü olmak üzere araya giren iyi niyetli insanlar sayesinde ülkeyi transit geçmeme müsade edilmişti.

Beyrut / Lübnan

Ürdün'ün başkenti Amman'dan 20€ ödeyerek bindiğim bir dolmuş taksiyle Orta Doğu’da bir zamanların Dubai’si olan Beyrut’a varmış, burada daha sonra yollarımızın Viyana’da tekrar kesişeceği benim gibi üniversite öğrencisi olan arkadaşım Savsan’la tanışarak hatıra fotoğrafı çekilmiştim. Diğer Arap kızlarından daha havalı Beyrutlu hatunların peşinden ıslık çalmış, bazılarıyla Türkiye hakkında uzun uzun sohbet etmiştim.

Dubai

Beyrut'tan 88€‘luk bir biletle müsrifliğin vardığı son nokta olan Dubai’ye gelmiş, neredeyse tüm zamanımı bu şatafatın kemikleri üzerlerine kurulu olan ve genelde Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Filipin kökenli insanların takıldığı mekanlarda geçirerek onların zor hayat koşullarına tanık olmuştum. (Dubai hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.) 

Formula 1 / Abu Dhabi

Dubai’de kaldığım hostelde tanıştığım profesyonel seyahat fotoğrafçısı bir Alman'ın teklifi üzerine iki saat süren bir otobüs yolculuğu sonrası Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dhabi’ye gelmiş ve burada çölün ortasına bir ton para akıtılarak yapılan Formula 1 pistine kaçak girerek protokol tribününde antremanları seyretmiştim.

Şeyh Zayed Bin Nahyan Camii / Abu Dhabi / B.A.E.

Oradan alışkın olmadığım yakıp kavurucu çöl sıcağı eşliğinde gittiğim, neredeyse tamamı altın ve değerli taşlardan oluşan ve son zamanlar yerküre üzerinde yapılmış en şatafatlı camilerden biri olan Şeyh Zayed Bin Nahyan Camii’ni ağzım açık gezmiştim. (Şeyh Zayed Bin Nahyan Camii hakkında daha detaylı yazım için lütfen tıklayın.)

Toplam altı ay süren ve bana farklı bir eğitim sistemine sahip bir ülkede yaşama şansının yanısıra 15 farklı ülkenin farklı şehirlerini görme imkanı veren ve hayat boyu unutamayacağım Erasmus yolculuğum sonunda 120€'luk bir biletle İstanbul'da son bulmuş ve unutulmaz tecrübeler yaşamama sebep olmuştu.

Öğrenciyim, param yok ama seyahat etmek istiyorum diyen arkadaşım, öğrencilere sunulan bu imkanlardan sen de yararlan! Yararlan ama hayatında belki de bir defa eline geçecek bu tarz bir fırsatı iyi değerlendirmeyi de unutma..