Yazdır
Kategori: Seyahatname
Gösterim: 19161

Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Kapitalizme Bir Kılıf, İran İslam Devrimi

İran'da sık sık çarşaflı kadın göreceksinizdir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İran'ın dünya basınındaki şişirme negatif imajı turizm sektörünü de olumsuz yönde etkilediğinden ve dolayısıyla ülke turistler tarafından tercih edilmediğinden sokaklarda herhangi bir yabacıya denk gelme ihtimali yok denecek kadar az. İranlılar ülkelerine gelen bu az sayıda yabancının zihinlerinde mümkün olduğunca pozitif bir imaj bırakmak için ellerinden geleni yapıyorlar. İsfehan’da girdiğim bir İnternet kafenin sahibi para almadığı gibi üzerine bir de çay ikram ederek döndüğümde çevremdekilere İranlıların terörist bir halk olmadığını anlatmamı rica ediyor. Bu seyahati uzun bir süre unutmam mümkün olmayacak gibi..

 

Arkadaşım Sanaz'la Tahran'da çekildiğimiz hatıra fotoğrafı Arkadaşım Sanaz'la Tahran'da çekildiğimiz hatıra fotoğrafı

1979 senesinde gerçekleşen İran İslam Devrimi'nde İmam Humeyni'yi havaalanında çiçeklerle karşılayanların birçoğu bugün itibariyle yaptıklarına adeta bin pişman. Tahran'da kendisiyle sohbet ettiğim ellili yaşlarda bir beyfendinin söylediklerini hatırlayalım:

"Devrimden önce yani İran'da her şeyin serbest olduğu zamanlar üniversite öğrencisiydim ve sınıfımda sadece bir kişi namaz kılmazdı. Bugün itibariyle ise o aynı kişilerin içinde sadece bir tanesi namaz kılıyor."

Tebriz'de bir park

Tebriz'de bir park

Baskıcı rejim İranlıları dinden soğutmuş durumda. Yüksek lisans yapmak için Viyana’ya gelen İranlı bir arkadaşın Hristiyan olması da buna bir örnek gösterilebilir. İran'da dikkatleri çeken diğer bir nokta ise de ticari hayatta bayağı bir aktif olan Ermeni, Hıristiyan ve de Yahudilerden oluşan azınlıklar.

Tebriz'de bir kilise

Tebriz'de bir kilise

İnsanlar özellikle son birkaç senedir kendini daha fazla hissettiren yüksek enflasyondan şikayetçi. Önceleri adeta sudan ucuz doğalgaz ve benzin fiyatları bir sene içerisinde kat kat artmış. Her motorlu araç sahibinin bankamatik kartlarına benzeyen bir yakıt kartı var. Bu kartla ilk 40 litrenin fiyatı 400 Toman, daha sonrası için ise 800 Toman. Bir taksicinin anlattığına göre bir sene evvel aynı benzinin litre fiyatı 100Toman (!) imiş.

Devlet sosyal durumuna göre her bir bireye aylık yaklaşık 45000 Toman yardımda bulunuyor. Söylenenlere göre bu olay fiyatların artmasının hemen ardından yaşanmış ve uygulanan zamlara oranla tam bir 'göz boyaması‘ndan ibaret. Bir ara halkın zam şampiyonu domatesten örnek vererek sebze fiyatlarındaki artışa tepki göstermesi üzerine Ahmed-i Nejat; 'bizim evin oradaki pazarda çok daha ucuz, gelin oradan alın' diye patlatmış cevabı.

İran'da sık sık çarşaflı kadın göreceksinizdir

Tebriz'de yol üzerinde alışveriş yapan insanlar

Tarihsel nedenlerden dolayı Araplarla aralarının pek de iyi olduğu söylenemez. Bir insanın hayatında yapabileceği en büyük hatalardan birinin bir İranlıya ya Arapça bir şeyler sorması ya da onu bir Araba benzetmesi olurdu herhalde. Araları o kadar nane molla. Arap-Fars Körfezi çekişmelerini de duymuşsundur tahminimizce okuyucu.

İran muhteşem mimariye sahip bir ülke. Özellikle İsfehan şehri mutlak görülmeye değer. Şehirde bulunan tarihi eserlerin karşısına kurulup dünya gözüyle seyretmenin tadı bir başka vesselam.

Kırk Sütun Sarayı

Kırk Sütun Sarayı'nın önünden giriş kapısına bakış, İsfahan

İran'ın güneyinde bulunan Şiraz halkı daha çok sıcakkanlı ve liberal, Kum şehri ise mollaların kalesi olarak geçiyor. Tahran büyük şehir olduğundan kimin eli kimin neresinde belli değil tabiri caizse. İsfehan şehri ne Kum şehri gibi tutucu ne de Tahran gibi rahat; ikisinin ortası.

Tüm dünyada olduğu gibi İran'da da fahişelik resmi bir meslek. Polis biliyor ama bilmiyor. Meslek sahibi bir kadın sanatını icra ederken yakalandığında polis salıveriyormuş. Böylece bu iş de 'caiz' olmuş oluyor.

Kızlar ve erkeklerin tanışmaları bizlere ilk başlarda garip gelse de bir o kadar da orjinal. Tahran’da bizdeki İstiklal'e benzeyen caddeleri var. Gençler 'aranmaya' çıkmadan önce küçük kağıtlara telefon numaralarını yazarak ciddi bir şekilde bu işe hazırlanıyorlar. Daha sonra yolda giderken hoşlandığı kızın ya da erkeğin üzerine kağıdı atıyor ve araşıp bir yerlerde buluşarak tanışıyorlar. Öyle sanıldığı gibi masum da değiller, cinsellik falan da var; gizli ama var.

Tahran'da bir de bizdeki Bağdat Caddesi gibi bir cadde var ve burada motorlu tanışma seansları düzenleniyor. Olay aynen şu:
'aranan' kız ya da erkek direksiyonun başına geçerek camı açıyor ve moda bir şarkıyı teybe attığı gibi başlıyor aheste aheste sağı solu keserek ilerlemeye. Bu aranıyorum anlamına geliyor. Daha sonra gözüne diğer araçtaki birini kestirdiğinde önceden bir kağıda yazdığı numarasını camdan içeri atıp basıyor gaza. Sonrası mutlu son.

Eğer tam namahrem bir anda polis birinin şikayeti üzerine evi basarsa kurtulmak için iki şansları oluyormuş; ya babaları ensesi kalın bir adam olarak bir telefonla işi halledecek ya da belirli bir rüşvet karşılığı paçayı kurtaracaklar ama bu öyle o kadar da ucuz olmuyormuş. Polisler kızın kendilerini kimseye şikayet edemeyeceğini bildiklerinden sırayla söz konusu bayanla istesin istemesin ilişkiye giriyorlarmış. Meraklı komşular olmadığı sürece yakalanma riski sıfır diye ekliyor arkadaşlarımız..

Bayanların dışarıda başlarını örtme mecburiyetleri var ama eğer buna baş örtme denirse. Saçlarını topuz şeklinde arkadan toplayarak bu topuza bir bez asıyorlar. Buyur sana baş örtmesi. Belki diskoları barları yok ama evlerde dj'li mj'li özel partiler yapıyorlar. Kızlar her ne kadar dışarıda çok rahat olamasalar da ev partilerinde Miami plajındaymış gibi takılıyorlar. Bu tarz fotoğraflara sosyal paylaşım sitelerinde denk gelmen mümkün okuyucu. Sokaklarda dikkat çekici kılık kıyafette gezen genç kızları ahlak polisi tutup merkeze götürüyormuş. Daha sonra da kızın babasını arayıp gelip kızını almasını söylüyorlarmış.

Sadabad Sarayı'nda şah

Tahran'da bulunan Sadabad Sarayı'nda şah günlerini hatırlatan heykeller

Yukarıdaki fotoğrafa dikkatli bakarsan duvarda asılı bir fotoğraf dikkatini çekecektir okuyucu. Gerek fotoğrafta bulunan kişiler, gerekse fotoğrafın asılı olduğu yerin bir anlamı var elbet. Kısaca bu olaydan İran rejiminin fotoğraftaki şahıslara bakış açısını anlamak mümkün. Bak bakalım fotoğraftaki simalardan dikkatini çeken olacak mı:

Sadabad Sarayı

Atatürk ve Şah yemek yerken

Kızlara Türk olduğunu söylediğinde 'Estambol' diyerekten şöyle sağlam bir iç çekiyorlar. Gülen mi ararsın, gülücük atan mı, göz kırpan mı hepsi var. Tahminimce bunun sebebi ise bizleri tam anlamıyla çok rahat bir millet olarak tanıtan ve başta tüm Arap ülkeleri olmak üzere Balkanların tamamında milyonlarca seyirci kitlesine sahip Türk dizileri. Genç kızlar bizleri bu dizilerdeki tarzdan bir hayat yaşayan adamlar sandıklarından, bir an önce 'Modern ve Müslüman' ülke Türkiye'ye yerleşme isteğindeler. Türkiye onlar için daha özgürce yaşabilecekleri bir ülke.

Türk Bayrağı

Tahran'da rastladığım bir araç

Dizilere, ya evlerinde bu iş uğruna kurban ettikleri bir odalarına ya da evlerin çatılarına kurdukları uydu antenleri vasıtasıyla seyretme şansına sahip oldukları Türk kanalları aracılığıyla ulaşıyorlar. Bizde nerede bir baş göz etme, artizz mi olcen cacık mı, gelin-kaynana ya da dedikodu programı varsa hepsinin abonesiler.

Ülkede resmi olarak alkol satımı ve tüketimi yasak. Bu yasak gayrimüslim azınlık için geçerli değil. Her yerde çilek, muz, elma vs. aromalı 'alkolsüz bira' satılmakta (bkz. alttaki fotoğraf). Yasak olmasına rağmen evlerde gizli bir yerde saklı bir kasa içerisinde yüklü miktarda içki çeşitleri görmek mümkün. İçkileri kaçakçılardan temin ediyorlar. Sonuçta bu içki bir türlü ülkeye girmesi gerektiğinden mollaların olayın farkında olmamaları imkansız ama değillermiş gibi davranıyorlar; İran İslam Devrimi  kapitalizme geçirilmiş bir kılıf gibi, maddiyat her zaman ön planda ve görmemezlikten gelindiğinden haram falan yok.

Alkolsüz bira

İran'da her yerde bulunan alkolsüz bira

İran'da sosyal paylaşım ağlarının en büyüğü olan Facebook'a girmek yasak ama çaresizlikler insanları her olayda olduğu gibi bunda da bir çözüm bulmaya yönlerdirmiş. Bir yazılım sayesinde bilgisayarların IP numaralarını değiştirip örneğin Kanada üzerinden internete giriyormuş gibi göstererek bu olayı da halletmiş oluyorlar ama bu internete bağlanma hızını negatif bir şekilde etkiliyor.

Dünyanın en çılgın şoförleri Araplar derdim ama İranlılar da onlardan geri kalmıyormuş onu anladım. İki araç burun buruna dar bir caddeye dalıyorlar ve hiçbir şey demeden bir diğeri ötekinin yol vermesini bekliyor ama nafile, kimse ne nuh diyor ne peygamber.

İran'ın kuzeybatısı (aynı zamanda Doğu Azerbaycan Eyaleti olarak bilinir), Azerbaycan Türklerinin ağırlıkta olduğu bölge. Doğu Azerbaycan Eyaleti'nin idari merkezi Tebriz'de en çok dikkatimi çeken topluluk ise taksiciler oldu. Nesillerinin son harikaları bunlar, ne laf anlıyorlar ne de söz. Gerçi Gürbulak Sınır Kapısı'nı geçip İran topraklarına ayak basar basmaz müşteri kapmak uğruna bir anda üzerime hücum eden onlarca taksi şoförü hakkında da farklı bir şey söylemem mümkün değil ya.. Biri bir kolumdan çekti öteki diğer kolumdan, sonunda birinin elinde kaldım çok şükür. Taksi fiyatı da İran borsası gibiydi, yolculuk boyunca bir indi bir çıktı. Kısacası binmeden sıkı pazarlık etmekte yarar var.

Tebriz'de bir cadde

Tebriz'den bir fotoğraf

İran'da nerede bir taksiye ya da otobüse binsen İbrahim Tatlıses'siz bir yolculuk yapacağını düşünme okuyucu, mutlak eski teyiplerden İbo'nun sesi yükselecektir. Hatta ben İbo'nun bizzat kendisine bile denk geldim Tebriz'de, meğersem kendisinin ikinci mesleği İran'da taksicilik yapmakmış da kimsenin haberi yokmuş! Nasıl mı? Bir göz at bakalım:

 

 

Konser zevkliydi ama bu ücrete de yansıdı haliyle. Taş çatlasın 1500-2000 Toman tutacak kısa yolculuğun bedeli 4.000 Toman, anlaşılan konser tamamen duygusaldı.

Söylenenlere göre geçen senelerde moda olan rejim karşıtı ayaklanmalar bu bölgeye sıçramadığından mollalar bayağı bir şanslıymış çünkü diğer halklara oranla, bölgede yaşayan Azerbaycan Türkleri daha inatçı ve hakkını sonuna kadar savunan insanlarmış. Eğer bölgede bir ayaklanma başlarsa, rejime ağır darbe vermeden kolay kolay bastırılamayacağını söylüyor insanlar ve dolayısıyla rejim bu konuda çok dikkatliymiş.

İnsanların öldürüldüğü cadde

Tahran'da yaşanan rejim karşıtı ayaklanmalar sırasında birçok insanın öldürüldüğü cadde

Bu bölgede Türkçe yayın yapan ne bir gazete, ne bir televizyon kanalı ne de başka bir şey var diyor bir arkadaş konuşma esnasında. İran Devleti basın dili olarak Farsça dışında hiçbir dile müsade etmiyormuş. Etmiyor çünkü bu devlet içinde devlet oluşmasına ve dolayısıyla da İran'ın bölünme riski anlamına geliyor diye de ekliyor arkadaş.

Son zamlardan sonra özellikle başkent Tahran'da fiyatlar Türkiye'den ya biraz aşağı ya da aynı seviyelerde. Diğer şehirlerde fiyatların daha hesaplı olduğunu söylemek mümkün.

Gelişmiş ve dolayısıyla da toplum bilincinin kuvvetli olduğu ülkelerde olduğu gibi toplu taşımaya rağbet gösterilmiyor. Toplu taşıma araçlarına binmek = fakir olmak. Otobüs duraklarında bir tarafta kadınlar, diğer tarafta erkekler bekliyor. Her ne kadar kadın erkek karışık binilen otobüs ve dolmuşlar olsa da sadece kadınlara hizmet gösteren otobüs ve taksiler de yok değil, tercih meselesi. Taksilerin üzerinde yazan "www.womantaxi.ir" adresine bir türlü ulaşamadım. Şehirlerarası otobüslerde de kadın erkek yan yana oturmak yasak olsa da kızlar koltuk aralarından hoşlandıkları erkeklerle sohbet etmeyi de ihmal etmiyorlar.

İran_25

Tahran'da sadece bayanlara hizmet veren ve şoförleri de bayan olan taksilerden biri

Özel araçları olanlar bakkala ekmek almaya bile dört tekerlileriyle gidiyorlar. Önceden de bahsettiğimiz üzere son zamanlardaki zamlara rağmen yine de ucuz sayılabilecek benzin fiyatları araçların da ucuz olması anlamına gelmiyor. Yabancı araç fiyatları Avrupa’ya oranla daha yüksek. İran piyasasının ihtiyacını giderme adına yabancı marka bir aracın bagajı (kıç kısmı) Avrupa’da üretilenin aksine daha geniş üretildiğinden ismini "Jennifer Lopez" takmışlar. Laf cambazlığı bizde olduğu gibi onlarda da yok değil. En çok tercih edilen yabancı araç markası 'Peugeot'. Sebebi ise Fransızların İran’a bir fabrika kurarak burada üretip burada satmaları. Ulaşım ücretleri olmadığından bu fiyatlara yansıyor ve tüketici için bir tercih nedeni olabiliyor.

Türkiye‘nin 1960’larda Devrim’le başlattığı ve dış güçlerin etkisi nedeniyle nihayete erdiremediği yerli otomobil projesini İran başarıyla uygulamakta. Araçları gerek estetik gerekse kalite olarak Uzak Doğu, Avrupa ve Amerikalı markalarla çekişecek durumda olmasa da kendi otomotiv endüstrileri de var ve haliyle yabancı markalardan çok daha ucuz olması sebebiyle daha fazla rağbet görüyorlar. Yine İran markalarının bugün Türkiye dahil olmak üzere bazı ülkelere ihraç edildiğini de belirtelim.

İran_15

Trafikte en çok göze çarpan İran markaları 'Samand' ve 'Peykan' olsa da toplamda altı-yedi tane yerli markasının araçları yollarda bulunmakta. İran’da karayolları çok bakımlı ve düzgün. Şehirlerarası otobüs fiyatları bir hayli uygun ve otobüsler çok konforlu. Ucuz benzin fiyatları nedeniyle Tahran’da hava kirliliği tavan yapmış durumda ve bu sebepten dolayı okullar sık sık tatil ediliyor. Çocuklar akşam televizyon karşısında otururken hava kirliliğinin standartların üzerinde olması nedeniyle ertesi gün okulların tatil olduğunu öğreniyorlarmış.

Tüm günlerini egsoz dumanına maruz kalarak geçiren trafik polislerinin hepsinin ağızlarında doktorlarınkine benzer beyaz maskeleri bulunuyor ve tahmin edileceği üzere maskeler neredeyse simsiyah vaziyetteler. Tahran havasına alışkın olmayan birinin, seyir halinde ve camları açık olan bir araçta genzi yanmadan oturması imkansız gibi. İran’a gitmeden bir-iki sene önce TRT Türk’te seyrettiğim İran konulu kısa belgesel filminde, devletin Tahran’daki hava kirliliğini azaltma adına Tahran dışına göçleri teşvik ettiği ve hatta bunu kabul eden memurlara %50’lik cazip bir zam da yaptığını da duymuştum..

Tahranlı Polis

Tahranlı trafik polisiyle hatıra fotoğrafı

Görünürde kapitalizm karşıtı İran’da, yerküre üzerinde Amerikan emperyalizminin adeta sembolü olan 'Koka Kola' çeşmeden akan tek sıvı neredeyse. Şişelerin üzerinde koca koca İran’da üretilmiştir diye yazmıyor da değil hani. Halk, rejimin Amerikan düşmanı görünmesinin aksine 'demokratik Amerika' hayranı. Tüm gençler kapağı bir an önce Amerika’ya ya da Avrupa’ya atıp kuyruğu kurtarma derdindeler. Yine o aynı Amerikan emperyalizminin sembolü olan ve herkesin cebinde bir paket bulunan 'Marlboro'nun da yukarıda belirttiğimiz hava kirliliğindeki payı küçümsenir cinsten değil.

Özellikle Tahran’da dikkatimi çeken bir diğer nokta ise sık sık banka şubelerine denk gelmem. Adamlarda bu kadar para var mı burası bir soru işareti ama kesin olan tek bir şey var; İran’da paran varsa her şey "caiz", yoksa "haram".

 

İran fotoğraf galerisi: