Ram + Allah = Ramallah
Bu sefer çok farklı bir yere gidiyoruz okuyucu. Basından takip ettiğimiz üzere; tüm dünya tarafından tanınan ve başkenti, üzerinde Mescidi Aksa'ya ev sahipliği yapan Doğu Küdüs olan bir devlet olabilme adına uluslararası diplomasi arenasında son zamanlar sıkça boy gösteren Filistin’in Batı Şeria bölgesinde bulunan Ramallah sokaklarının tozunu yutmak üzere yollara düşüyoruz seninle. Ama istersen önce gideceğimiz yerin ismini analiz etmekle işe başlayalım. Arapça'da „Ram” ve "Allah" kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelen Ramallah'ın Türkçe karşılığı "Allah’ın Dağı".
Ramallah, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılarak 400 sene Osmanlı idaresinde kalmış ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra ise İngilizlerin eline geçmiş. 1948 yılında İsrail Devleti’nin kuruluşunun ardından patlak veren Arap-İsrail Savaşları esnasında Ürdün Ramallah’ın kontrolünü ele almış ancak 1967 yılında gerçekleşen ve tarihe Altı Gün Savaşı olarak geçen savaş esnasında Ramallah, İsrail tarafından işgal edilerek İsrail yönetimi altına girmiş.
1993 yılında yürütülen Oslo İlkeler Anlaşması çerçevesinde Ramallah Filistin Özerk Yönetimi’ne devredilmiş. Bu, Filistinli halk için özgürlüğe giden bir devir işlemi olmamış; dışişleri, savunma ve sınır kontrolünde insiyatif İsrail tarafında kalmış.
"İntifada" yani direnişin lideri olarak bilinen ve 2004 yılında 75 yaşında ebedi hayata göç eden Yaser Arafat’ın mezarı da yine Ramallah sınırları içerisinde yer almakta. Arafat, Oslo’daki tutumundan dolayı Şimon Peres ve İzak Rabin ile birlikte 1994 Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüş. Bu çok anlamlı ödüle layık görülenler arasında 'değerli' yazarımız Orhan Pamuk da bulunmakta.
Filistin tarihindeki en şaşırtıcı olaylardan birisi de Hamas’ın kurucularından Şeyh Hasan Yusuf’un oğlu Musab Hasan Yusuf’un uzun süre İsrail ajanı olarak çalışmasının ortaya çıkması. Yeşil Prens lakaplı Musab Hasan Yusuf din değiştirerek Hıristiyanlığı tercih etmiş ve bugün itibariyle Amerika’da yaşıyor.
Ramallah’ta Manara Meydanı’nda bulunan anıtın neyi temsil ettiğini merak ederekten etrafımdakilere soruyorum ama tatmin edici bir cevap alamıyorum. Kısa bir araştırma sonucu anıtı oluşturan beş aslan heykelinin, Ürdün’den sürüldükten sonra buraya yerleşen ve Ramallah şehrini kuran beş Hristiyan aileyi temsilen orada olduklarını öğreniyorum.
Gazze Şeridi merkezli Hamas yönetimi tarafından İsrail yanlısı olmakla suçlanan Mahmut Abbas ve yönetiminin bulunduğu Ramallah, Filistin’in politik ve ekonomik merkezi durumunda olsa da sokakta ayak üzeri konuştuğum insanlar halk Filistin'in başkentini Kudüs olarak tanımlıyor. Ramallah’ta aynı zamanda bir çok yabancı devletin temsilicilikleri de bulunmakta.
Peki Ramallah’tan bugün harita üzerinde İsrail sınırları içerisinde gösterilen ve sadece birkaç kilometre ötede olan Kudüs’e elini kolunu sallayarak gitmek her Filistinli için mümkün mü? Hayır. Filistinlilerin Kudüs’e açılan sınırdan geçebilmeleri için özel bir seyahat kartına sahip olmaları gerekiyor. Bu sınırlama bölgede yaşayan Yahudi halk için geçerli değil.
Kaynaklarda alanı 16,3km², nüfus yoğunluğu ise km² başına 1685 kişi olarak belirtilen Ramallah’ın sokaklarında dolaşırken genç nüfusun yoğunluğu gözlerden kaçmıyor. Her nereye gidersem gideyim karşıma mutlak gençler çıkıyor. Nüfusun çoğunluğunu Müslümanlar oluştursa da şehirde aynı zamanda Yahudiler ve Hıristiyanlar da yaşıyor. Bunlara sokakta karşılaştığım ve kılık kıyafeti nedeniyle Hristiyan bir din adamı olduğu açıkça belli olan şahıs da dahil.
Ramallah, Filistin şehirleri içerisinde en "batılı" olanı olarak kabul ediliyor. Öyle ki şehirde tiyatrodan sinemaya bir çok sosyal aktivite mevcut. Rahatça içkisini temin edebileni de sokaklarda el ele dolaşan genç sevgilileri de görmek mümkün. Herkes kendi halinde, kimse kimseye "hop dedik hemşerim ağır ol bakalım" diye ahlak polisliği taslamıyor.
Türk olduğumu öğrendiklerinde insanların yüzünde bir tebessüm oluşuyor ve sağlam bir tokalaşıyoruz. Evine çay içmeye davet edenler de oluyor. Konuşma esnasında sık sık "Erdogan good, very good" deyip duruyorlar. O anda bir zamanlar konuştuğum Suriyelilerin de kendisi hakkında aynı şeyleri söyledikleri geçiyor aklımdan.
Gazze Şeridi dünya basınında sürekli İsrail saldırıları ve terör kelimesiyle gündeme geldiğinden, Ramallah da bundan payına düşeni alıyor haliyle. Etrafta turist yok ama sömürü ülkelerde adet olan dükkanların isimlerini yabancı dilde koyma merakı burada da mevcut. Bu şehrin sokaklarında iki Sırtçantalı ve bir sivil toplum kuruluşunda gönüllü calışmak üzere buraya gelmiş Avrupalı bir bayandan başka bir yabancıya denk gelmiyorum. Başta Barcelona futbol takımının bayrağı olmak üzere sağda solda batılı ülkelerin bayrakları da gözüme çarpıyor.
Ramallah merkezde kuyumcusundan mobilyacısına, ayakkabıcısından halıcısına tüm ihtiyaçları karşılayacak dükkanlar mevcut. Alım gücü düşük olan halk maddi imkansızlıklardan ve dolayısıyla da geçim derdinden bir hayli şikayetçi. Özellikle de aylak aylak şehir merkezinde dolaşan gençler işsizlikten yakınıyor. Kedilerine ait para birimleri bulunmamakta, ödemeler Yeni İsrail Schekeli ile yapılıyor ama Amerikan Doları’na hayır diyeni de görmedim.
Ramallah’tan ayrılmak üzere tekrar sınırın yolunu tutuyorum. Hamile, ihtiyar, bebek, genç, yaşlı ya da çocuk demeden herkesin maruz kaldığı prosedürden ben de nasibimi alıyorum. Önce araçtan aşağı inerek kimlik kontrolünden geçmek üzere, büyük fabrikaların çalışanları için yapılmış giriş kapılarında bulunanlara benzer demir turnikelerin önünde sıraya giriyoruz. 3-5 kişilik gruplar halinde kimlik ve pasaportları kontrol eden İsrailli sınır görevlilerinin bulunduğu yere alınıyoruz ve sırt çantamı güvenlik kontrolü için aynı havaalanlarında da bulunan bantlara bırakarak pasaportumu göstermek üzere zırhlı camın arkasında bulunan güvenlik görevlilerine yanaşıyorum.
Gruptan yaşlı bir kadın tam olarak anlayamadığım bir nedenden İsrailli askerler tarafından geri çeviriliyor ve geri dönmek üzere yolun diğer tarafına geçerek dolmuş beklemeye başlıyor. Kontrolden sonra sırt çantamı alarak yine demir turnikelerden geçerek minibüsümüze doğru yol alıyorum ve en son şahıs da tekrar minibüse geri döndüğünde yolumuza devam ediyoruz. Bekleme anında birkaç dakika sohbet ettiğim şoför çat pat İngilizce'si ve el ayak işaretleriyle kırkbeş dakika beklemeyle paçayı bayağı bir ucuza kurtardığımızı söylüyor, keyfi uygulamalardan dolayı iki-üç saat ve daha fazla beklemek işten bile değilmiş.
Keşke her an her şeyin mümkün olduğu dünyanın en gergin coğrafyalarından bir tanesi olan Orta Doğu’da tek sorun, keyfi uygulamalardan dolayı bir kaç saat beklemekten ibaret olsa...
Ramallah Fotoğraf Galerisi:
Read more...