Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Ölü Deniz'de Balık Tutmak

Kudüs Sokakları - 12

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İsrail’e, aralarında barış anlaşması bulunan tek komşusu Ürdün’ün Kızıl Deniz kıyısındaki Akabe şehrinden bir Cuma günü giriş yapıyorum. Sınırdaki güvenlik sorgusu esnasında yarım saat boyunca bitmek bilmeyen ve Münker ve Nekir meleklerinin bana yöneltmiş olduğu adeta psikolojik bir savaşı andıran envai çeşit tüm soruları cevaplayıp cenneti garantilemiş olmanın verdiği rahatlık ile bagaj kontrolü yapılan bölüme geçiyorum. Bu işi de sorunsuz atlattıktan sonra manken yavrusu İsrail sınır görevlisi hatunlardan biri bir bardak soğuk su uzatarak İsrail’e hoş geldin diyerekten gülücükler saçmaya başlayınca ah yesinler sizi deyip düşüyorum yola.

Ürdün'de son 4-5 gündür beraber takıldığımız ve İsrail'e kadar yol arkadaşlığı yapan Ukrayna Yahudisi yol arkadaşımla beraber sınırdan otobüs garına gitmek üzere bindiğimiz taksinin şoförü Fransız aksanlı İngilizcesiyle Ellait’ta sadece şehir sakinlerine verilen bir kartla vergisiz alışveriş yapmanın mümkün olduğunu ve gerek yabancılar gerekse diğer şehirlerinden gelen İsraillilerin normal fiyat ödediğini söylüyor kısa yolculuğumuz esnasında.

İsrail’in ne kadar pahalı bir ülke olduğunu yaptığımız birkaç dakikalık bu kısa taksi yolculuğu sayesinde anlamış oluyoruz;  maliyeti tam olarak 8,3€! Bir de bagaja koyduğun çanta başına ekstra para ödüyorsun iyi mi? Bilsek evlatlarımızı bagaja koymaz kucağımıza alırdık ya neyse. Böyle giderse naneyi yedik ama bu pahalılıkta o söz konusu naneyi alıp yiyecek parayı da bulamayacağız anlaşılan.

Tel Aviv’e gitmek üzere Elliat şehrinden bindiğimiz otobüsün geçtiği yol isminin hakkını veriyor ve tam anlamıyla çölün ortasından geçiyor. Öyle ki yolun her iki tarafında da zaman zaman denk gelen ve özel olarak dikilmiş palmiye ağaçlarından oluşan yeşillik bölgelerden başka bir şey görmek mümkün değil. Kızıl Deniz’de kıyı sahibi olmanın maliyeti olsa gerek diye geçiyor aklımdan ve çölü izlemeye koyuluyorum.

Estetik itibariyle Yeşilçam filmlerinde oynayan ve işi gücü hatun ayartmak olan bir çapkını andıran yaşlı otobüs şoförümüzün İbranice, Arapça ve İngilizce olarak yaptığı çok dilli selamlama konuşmasının ardından çöl yollarında süzülmeye devam ediyoruz.

Güney Tel Aviv’deki gariban bölgesinde bulunan ve çoktan Şabat bayramına giren esnaf nedeniyle neredeyse in ve cinin faaliyet alanına dahil olmuş otobüs garına girebilmek için önce belinde silah asılı bir güvenlik görevlisi içeri girerek otobüsü kontrol ediyor ve ancak yolcuların ve bagaj kısmının 'temiz' olduğunu onayladıktan sonra otobüsümüze otogara girme izni veriliyor. Her ne kadar kafamda o televizyonlardan duymaya alıştığımız teknoloji ülkesine tezat bir görüntü oluşuyor olsa da gerçekten Tel Aviv’deyim.

Otogardan çıkıp etrafta göze batan çok sayıdaki çikolata insanlar ve çekik gözlüler nedeniyle kendini Afrika ya da Asya ülkelerinden birine gelmiş hissedebilirsin okuyucu. Bunun nedenini daha sonraları Kudüs’te tanıştığım ve bir büfede çalışarak öğrenim hayatını finanse etmeye çalışan Etiyopya Yahudi’si Adena’dan İsrail’de 130.000 Etiyopya Yahudi´sinin yaşadığını öğrendikten sonra daha bir iyi anlamış olacağız. Böylece yaklaşık 7,8 milyonluk İsrail nüfusunda Afrika, Güney Amerika ve Asyalıların da hatırı sayılır sayıda ağırlığı olduğunu da öğrenmiş oluyorum.

Bu toplumların yanısıra İsrail’de aynı zamanda eski Sovyet devletlerinden gelen ve etkin bir konuma sahip bilim adamlarının da yaşamakta olduğunu öğreniyorum burada tanıştığım Rus asıllı bir İsrailli’den. Anlattığına göre Rus hükümetiyle uyuşamayanların son adresi genelde burası oluyormuş.

İstersen Tel Aviv sokaklarını arşınlamaya başladıktan kısa süre sonra tanıştığım asker kızlar Şiri ve Mimi’den biraz İbranice öğrenelim okuyucu:

Şalom

Merhaba

Toda

Teşekkürler

Ma Şlome(h)*

Nasılsın?

Yaffaa

Güzel

Yam

Deniz

Katel Maağavi

Ağlama Duvarı

(H)amuda*

Çok tatlısın

Lehit Raot

Görüşürüz

*) H harfleri gırtlaktan okunacak

Denk geldiğim kişilerin çoğu yabancılara karşı yardımsever ama kimsenin eli cebine gitmiyor. Hani oturup bir şeyler içince öyle davet mavet yok, herkes hesabını kendi ödüyor. Sokaklarda kime bir şey sorsam zaman ayırıp detaylı bir şekilde yardımcı olmaya çalışıyor. Adres soran yabancıları gideceği yere kadar götürüp '1$ = 3,5Şekel ya da 1€ = 5Şekel diye para isteyen uyanık yaşlılara da denk geliyorum iki defa. Valla senin emekliliğini ben kurtaracak değilim, ben senden daha züğürtüm amca deyip yoluma devam ediyorum. Birisi çetin ceviz çıkıyor ve arkamdan sayıyor.

Sokaklarda tanıştığım insanlardan bazıları Türk olduğumu öğrendikten sonra hem şaşırıyor hem de özellikle meraklı gençler başta olmak üzere birçok kişi bir hayli ilgi gösteriyor. Basından sürekli aleyhinde haberler duydukları bir milletin bir ferdi olduğum için pas vermeyip devam edenler de çıkıyor elbet. Hatta samimi başlayan muhabbetimiz esnasında Türk olduğumu söyleyince konuşmayı yarıda keserek bana sırtını dönen bir bayanla da kısa bir muhabbetim oluyor.

Bölgede Müslüman devletlerin içinde tek Yahudi devlet olan İsrail istikbalini dışarıdan gelebilecek ‘tehlikelere’ karşı halkını kadın erkek ayırt etmeksizin asker bir millet olarak yetiştirdiğinden, her nereye gidersen git, omuzlarında adeta uzay filmlerinden fırlayıp gelmiş silahlarıyla ortalarda dolaşan kadın ve erkek askerlerle karşılaşmamak elde değil.

Kudüs Sokakları - 7

İsrail’de zorunlu askerlik bayanlar için iki, erkekler içinse üç sene sürüyor. Gençlerin söylediğine göre psikolojik olarak bayağı bir yıprandıkları bu askerlik döneminin ardından bir senelik bir sırtçantalı seyahate çıkmak bir hayli popülermiş. Konuştuğum bazı gençlerin hayali ise askerden sonra Hindistan’a gidip orada esrarla kafayı bulup belirli bir süre hiçbir şey yapmadan stresten uzak bir şekilde hayatın tadını çıkartmakmış.

İsrail ile ilgili aklımda kalan en ilginç anıyı, üzerinde mini eteği, omuzunda asılı olan silahını teslim etmeye giden İsrailli asker bir genç kız oluşturmuştu. Dedim 'kız seni bu kılıkta gören düşman zaten kalpten gider, silaha ne hacet?' ve bastık beraber kahkahayı. Her ne kadar ilk başta beraber fotoğraf çekilme teklifimi kabul etse de yanındaki ablasıyla yaptığı kısa konuşmanın ardından 'ajan' olabileceğimi söyleyerek vazgeçti. Komplo teorisi manyağı olmanın nedeninin de Akdeniz'le  bağlantılı bir olay olduğunu anlamış oldum böylece.

Başta umuma açık yerler olmak üzere her nereye girmek istersen iste kesin sağlam bir kontrolden geçeceksindir okuyucu. Halk sürekli herhangi bir eyleme maruz kalacakları endişesinde. Otobüslerin garaja girmeden önce güvenlik görevlileri tarafından baştan aşağı aranması da buna bir örnek. En basit güvenlik görevlisinin dahi belinde bir ‘on dörtlü’ asılı.

İsrail’de ev kiraları almış başını uçmuş. Öyle ki, üç odalı bir ev için 1000€ gözden çıkarmak işten bile değilmiş. Konuştuğum insanların anlattıklarına göre fiyatların tavan yapmış olduğu bu ülkede ev almak da bir hayli zor ve bir çok kişi için ise hayal kurmak gibi bir işmiş. Bunları öğrendikten çok kısa bir zaman sonra basında Tel Aviv halkının yüksek ev kiralarını protesto etmek için sokaklara çadır kurdukları görüntüleri görünce tüm bu bizzat olayın kaynağında duyduklarımı daha da bir iyi hatırlamıştım.

Tel Aviv’in Eski Jafa’sında hostelde kahveni yudumlarken ezan sesini duyduğunda şaşırma okuyucu. Her ne kadar kırık dökük bir vaziyette durumları pek iyi olmasa da camiler de yok değil burada. Yine kiliselerden yükselen çan seslerini de duyacaksındır elbet. Eski Yafa’da üçü bir arada; sinagog, cami ve kilise.

Tel Aviv_4

Tel Aviv’in tarihi bölgesinde bulunan işlek bir kebapçı dükkanın Filistinli sahibiyle muhabbet ederken Türk olduğumu söyleyince şöyle sağlam bir tokalaşıyoruz ve bana yeri işaret ederekten 'burası benim ülkem, burası Filistin toprağı' diyerekten bir bardak soğuk limonata ikramında bulunuyor ve nezaketen teklifini geri çevirmiyorum. Ayrıca Türkiye’yi çok sevdiğini ve senede kesin bir defa Türkiye’ye gittiğini de ekliyor kendisi.

Eski Yafa’da St. Peters Manastırı’nın içinde oturup ayini seyrediyorum. İçeride sadece Afrika kökenli cemaat var ve dolayısıyla ayinin havası alışılmışın dışında. Dans eden mi ararsın, şarkı söyleyen mi yoksa gülücükler havada uçuşturan mı; hepsi burada. Ayinden sonra millet basıyor papaza alkışı, hey maşallah. Kısacası ayinden çok festival havasında bir ortam hakim kilisede. Meğer adamlar bu sıcakta kiliseye gelecek kadar dinlerine boşuna bu kadar bağlı değillermiş.

Akdeniz’in havasından mıdır suyundan mı bilemiyoruz, buranın esnafı da bizdekiler gibi bir hayli fırsatçı. Hiçbir şeyin üzerinde fiyat yazmadığından adamına göre fiyat çekiyorlar, sen en iyisi gözünü dört aç okuyucu.

İnsanlar genelde çok tedirgin, geceleyin kime bir şey sormak için yanaşsan, neredeyse hemen kelime-i şahadet getirip imana geliyor. Bir şey yok be babacan, adres soracağım rahat ol deyip konuya giriyorum.

Kudüs-Sokakları - 21Her nereye gidersek gidelim senin de gördüğün üzere evlerin balkonlarında, dükkanlarda, sokaklarda İsrail bayrakları asılı. Fanatik Ortodoks Yahudileri dışında ister inançlı ister liberal olsun İsrailliler için tek bir ortak noktaları var; o da İsrail’in varlığı ve bütünlüğü. Dolayısıyla İsrail’de de milliyetçilik duyguları bir hayli gelişmiş.

İsrail halkı da kendi arasında bir hayli bölünmüş durumda. Özellikle fanatik Ortodoks Yahudileriyle devletin başı bir hayli dertte. Ahmed-i Nejad’ın bir hayli iyi arkadaşı olan bu adamlar İsrail denen bir devletin varlığını tanımadıkları gibi çocuklarını devlet okullarına değil de sadece dini eğitim verilen kendi okullarına gönderiyorlar. Bu nedenle hangisiyle konuşmaya kalkarsan kalk, tek bir cevap dahi alman mümkün değil, sebebi ise bu okullarında yabancı dil öğrenmiyor olmaları.

Yol arkadaşım olan bir Ukrayna Yahudi´si önceleri Lüksemburg’da bir Fransız firmasında çalıştığını ve patronunun Yahudi olduğunu öğrendikten sonra kendisini işten çıkardığını söylüyor ve 'Fransızlar Yahudileri sevmez' diye de ekliyor. O an İsrail’in ilk atom bombasının Fransa’da yapıldığı ve daha sonra İsrail’e nakledildiğini bir yerlerden okuduğum geliyor aklıma. Ne garip dünya arkadaş, kimin eli niye ötekinin cebinde belli değil.

Hangi orta yaşlarda bir İsrailliyle sohbet edersem edeyim kesin en az bir kez ya İstanbul, ya Kapadokya ya da Antalya’ya gittiğini söylüyor. Konuştuğum ellili yaşlarda bir bayan ise Mavi Marmara olayıyla beraber artık Türkiye’nin de terörist devletler arasında yer aldığını ve (Erdoğan’ı kastederek) başkanın İran ve Suriye gibi terörist ülkelerin dostu olduğunu ve bu nedenden artık Türkiye’ye gidemediklerini çünkü bazı terörist Türklerin İsraillileri öldüreceklerini mırıldanaraktan, Mavi Marmara’nın organizatörü benmişim gibi muhabbeti pek uzatmadan yanımdan uzaklaşıyor.

Tel Aviv sahillerinde takılırken İsrail’e bir yaşında ailesi ile göç etmiş Rus Yahudi´si bir bayanla tanışıyorum, ismi Liliana, kendisine ait dükkanında takı dizayn edip satıyormuş. Çok geçmeden Türkiye hakkında düşündüklerini yazması için not defterimi Liliana’ya uzatıyorum ve başlıyor yazmaya (not defterinden birebir alıntı):

‘Big country, beatiful country, great food, middle eastren ambience, beatiful beaches, the area of cappadokia is very beatiful. A modern place, but not as modern as Europe or America.’

Tel Aviv_3

Bu arada kendisi Türk erkeklerini çok seksi bulduğunu da çıtlatıyor laf arası. Eyvallah bacım, kendilerine iletirim deyip bu önemli bilgiyi de not defterime geçiyorum. Kendisinin önceden İngiliz ve Yeni Zelandalı erkek arkadaşları olmuş ama şu an bir İsrailliyle evli. Burada böyle diyor, kızlar kaçamak yapar eder ama son durak belli. Her ne olursa olsun İsrail kızlarının tilki, İsrail erkeklerinin de kürkçü dükkanı olduğunu anlamış oluyoruz böylece.

Temizlik konusunda hem güneyli hem de Avrupalı ruhuna sahipler; Eski Yafa’nın bazı sokaklarına adeta henüz çöp kamyonu girmemişken, kumsallar bal dök yala. İtiraf etmeliyim ki okuyucu, şu ana kadar gördüğüm en temiz sahillerden biri Tel Aviv’deydi.

 

Tel Aviv Fotoğraf Galerisi:

Yorumlar   

+3 #7 Sırtçantalı Gezgin 26-03-2015 12:11
Alıntılandı bora:
bende israile gittim, türk insanina göre israililer cok medeni, kendi cogu zaman avrupada hissettim


Her memlekette her cinsten insan bulmak mümkün. Türk insanını genel olarak bir kaba sokarak ne kadar objektif bir bakış açısına sahip olduğunuzu belli etmişsiniz. Şahsen İsraillilerin tamamının medeni insanlar olduğu yönündeki düşüncenize katılmıyorum. Yorumunuzda bahsettiğiniz o Avrupa'da yaşayan bir şahıs olarak İsrail'de kendimi zerre kadar Avrupa'da hissetmediğimi de belirtmek isterim.
Alıntı
+10 #6 Sırtçantalı Gezgin 26-07-2014 18:36
Sivil ve savunmasiz insanlari oldurmek ne kadar insanlik disi bir barbarlik ornegi ise, bunlari yapanlarin kadinlari olsalar dahi bir kadin hakkinda bu tarz fikirler yurutmek de en az o kadar asagiliktir diye dusunuyorum.
Alıntı
-22 #5 Nihat Katmis 21-07-2014 12:57
İsrail e gidip en lüks otelinde tam padişah odasında 21yaşındanki bakire bi bayan israilliyle doruklara kadar seks yapmak en büyük hayalim olemeden yaşamak istediğim en büyük arzum
Alıntı
+9 #4 ziyaretci 11-06-2012 16:50
artik bende israili görmek istiyorum!
!
Alıntı
+8 #3 elif 05-06-2012 10:15
ben de israil'i görmek istiyorum :sad:
Alıntı
+9 #2 seher 28-05-2012 20:03
Yaffaa :D
Alıntı
+12 #1 hatice 27-05-2012 23:05
israel'e gezmeye giden cok kisi tanimiyorum, hatta hic kimseyi tanimiyorum o yüzden aslinda ülke hakkinda hic bir bilgim yoktu. yazin ile israel'i ve insanlarini cok iyi anlatmissin... gidip görülmeli!
Alıntı

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile